Tunus nerede? Tunus hangi kıtada, haritadaki yeri neresi? Tunus hangi ülkedir? telefon numarası, müşteri hizmetleri ve adres bilgilerine hızlı ulaşmak isterseniz aşağıdaki makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.
Gündemde öne çıkan ülkeler arasında başı çeken Tunus, vatandaşlar tarafından yoğun bir şekilde merak ediliyor. Tunus’un konumu, hangi kıtada yer aldığı, bulunduğu ülke gibi sorular, ilgi odağı haline gelmiştir. Tunus, coğrafi konumuyla dikkat çeker ve bu ülke ile ilgili merak edilen bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.
Tunus, bulunduğu coğrafi konumu itibariyle Afrika kıtasında yer almaktadır. Kuzey Afrika’da, Akdeniz’in güney kıyısında konumlanan bu ülke; doğuda ve kuzeyde Akdeniz, batıda Cezayir, güneydoğuda ise Libya ile sınırlıdır.
Tunus’un tarihi, Fenikelilerin bölgeye gelmesiyle başlamış olup, zaman içinde Kartaca, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi büyük imparatorlukların egemenliği altına girmiştir. Osmanlı hakimiyeti, yaklaşık 300 yıl süren bir dönemi kapsamıştır. Ancak, Tunus 1883 yılında Fransa’nın yönetimine girmiştir. Bu tarihten itibaren, Fransa tarafından atanmış valiler aracılığıyla yönetilen Tunus, 1956 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bağımsızlık mücadelesi, özellikle 1940’lı yıllardan itibaren bölgede yükselen bir hareketlenmeyle birlikte artmış ve Tunus, 1956’da Fransa’dan ayrılarak tam bağımsızlığını kazanmıştır.
Tunus, Afrika kıtasının kuzeyinde konumlanan bir ülkedir. Sicilya Boğazı ile Avrupa kıtasından ayrılan Tunus, Avrupa’ya 140 km uzaklıktadır. Dağlar kıyıya paralel uzanmakta olup, ülkenin güneyinde mevsimsel göletler ve tuz gölleri bulunmaktadır.
Tunus topraklarının en eski yerleşimcilerinin Batı Asya ve Avrupa’dan geldiği düşünülmekle birlikte, bölgede bilinen ilk büyük devlet, M.Ö. 12. yüzyılda Fenikelilerin yerleşmesiyle ortaya çıkan Kartaca İmparatorluğu’dur. Yaklaşık sekiz asır boyunca bölgeyi yöneten Kartacalılar, M.Ö. 146 yılında Roma İmparatorluğu’na karşı kaybettikleri mücadele sonucunda tarih sahnesinden çekilmiş ve Tunus toprakları Roma’nın egemenliğine geçmiştir. Tunus, bu dönemden itibaren yaklaşık 500 yıl boyunca Roma İmparatorluğu’nun Kuzey Afrika’daki idari merkezi olarak kalmış ve 5. yüzyılın ortalarında Vandalların kontrolüne geçmiştir. Bizans İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü dönemde, 535 yılında Tunus, İslam orduları tarafından fethedilene kadar bu sınırlar içerisinde kalmıştır.
Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümü, ilk İslam döneminde fethedilmiş, bölgedeki asıl unsurlardan olan Berberîler arasında İslam’ın hızla yayılmasına tanıklık etmiştir. 707 yılında Tunus tamamen fethedilmiştir. Emevî ve Abbâsî hâkimiyeti zaman zaman merkezi yönetimin hataları nedeniyle sekteye uğramış, ancak 800 yılında Abbâsî halifeliğine bağlı Ağlebiler döneminde belirli bir istikrar sağlanmıştır. 909 yılına kadar devam eden Fatımîler dönemi, bölgede istikrarın sürdüğü bir dönemi temsil etmiştir.
Fatımîlerin ayrılmasının ardından Zirî kabilesi, Tunus’u yönetmeye başlamış ancak 11. yüzyılın ortalarında Abbasîlere bağlanmıştır. Bu dönemde Fatımîler, Mısır’daki Bedevî kabileleri Zirîlere karşı kışkırtarak onları Tunus’a yönlendirmişlerdir. Yeni gelen kabilelerin yerel kabilelerle akrabalık bağı kurarak demografik yapıda değişikliklere neden olmasıyla birlikte, bazı bedevî kabileler de Büyük Sahra vahalarına ve Güney Sudan bölgesine göç etmiştir.
Bu dönemde, yaklaşık iki yüzyıl boyunca, bölgede büyük bir devletin egemenliği yerine, pek çok yönetimin kısa süreli hükümetleri görülmüştür. Horosanîler, bölgenin yeniden inşasına odaklanarak Tunus’u Avrupa ile ticarette merkezi bir konuma getirmişlerdir. Muvahhidler ise 1228 yılına kadar bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ancak, bu tarihte Hafsîlerin hükümete gelmesiyle birlikte, Tunus, Cezayir ve Libya’nın bir kısmında 1574 yılına kadar devam eden yaklaşık 350 yıl süren bir Hafsî hükümetine sahip olmuştur. Hafsîler döneminde Tunus, sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel açıdan büyük ilerleme kaydetmiştir.
16. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa devletlerinin Kuzey Afrika kıyılarına yönelik saldırıları, Osmanlı Devleti’nin müdahale etmesine neden olmuş, İspanyollara karşı verilen mücadele sonucunda Tunus 1574 yılında kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası haline gelmiştir. Tunus’taki Osmanlı egemenliği üç yüzyıl boyunca devam etmiş ve Fransa’nın Tunus’a olan ilgisi 19. yüzyıl ortalarından itibaren artmıştır. 8 Haziran 1883’te imzalanan Mersa Antlaşması ile Tunus resmen Fransız himayesi altına girmiştir.
Fransa, Tunus’u atadığı genel valilerle yönetirken, 1920’lerden itibaren Tunus’ta bağımsızlık mücadeleleri başlamıştır. Fransız sömürgeciliğine karşı ilk önemli direniş hareketi, Abdülaziz b. İbrahim es-Seâlibî tarafından kurulan el-Hizbü’d-düstûrî’dir. 1930’ların ortalarında bu harekette bölünmeler yaşanmış ve Mahmud Mâterî’nin başkanlığını, Habib Burgiba’nın genel sekreterliğini üstlendiği el-Hizbü’d-düstûrî el-cedîd kurulmuştur. 1940’lardan itibaren bağımsızlık mücadelesinde öne çıkan isim Habib Burgiba olmuş ve 1956 yılında Tunus’un bağımsızlığını kazanmasına yol açan sürecin önde gelen aktörü olmuştur.
20 Mart 1956’da ilan edilen bağımsızlık sonrasında, devletin başkanlığına Hüseynî ailesinden Emin Bey getirildi ve ülke yaklaşık bir yıl boyunca krallıkla yönetildi. 1957’de cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte, Habib Burgiba bağımsız Tunus’un ilk devlet başkanı oldu. Habib Burgiba, 30 yıl süren iktidarı boyunca ülkeyi tek adam rejimiyle yönetti ve 1987’de gerçekleşen kanunsuz bir darbeyle Zeynelabidin Bin Ali’ye yerini bıraktı. Göstermelik seçimlerle 2011 yılına kadar iktidarda kalan Zeynelabidin Bin Ali, Habib Burgiba’nın izinden giderek ülkeyi otoriter bir rejimle yönetti ve 2010 yılının sonlarında “Arap Baharı” sürecinin başladığı Tunus’ta kitlesel protestolar patlak verdi. Bu olaylar sonucunda devlet başkanı Zeynelabidin Bin Ali, 14 Ocak 2011’de ülkeyi terk ederek Suudi Arabistan’a sığınmak zorunda kaldı.
2011 yılı Ekim ayında yapılan seçimleri, liderliğini Raşid Gannuşi’nin yaptığı En-Nahda hareketi %40 oy oranıyla kazandı, ancak Kasım ayında bir koalisyon hükümeti kurmayı kabul etti. En-Nahda’nın yer aldığı hükümetler, 2013 yılında faili meçhul cinayetlerle patlak veren siyasi krizler sonrasında düştü. 2014 yılında yapılan seçimlerin ardından göreve gelen Beji Caid Essebsi, halen cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmektedir.
Tunus genel olarak tarım ülkesidir. Ülkenin topraklarının %55’i tarıma elverişlidir, ancak bu alanın sadece %35’i ekilebilir topraklardan oluşur. Zeytincilikte dünya genelinde ilk 10 ülke arasında yer alan Tunus, aynı zamanda deri, kâğıt, gıda ve el sanatları gibi hafif sanayi dallarında da etkinlik gösterir. Sanayi faaliyetleri daha az gelişmiş olup, turizmin artmasıyla bu sektöre yapılan yatırımlar son yıllarda önemli ölçüde artmıştır. Ayrıca, petrol, selüloz, çelik ve elektrikli ev aletleri üretimi de ekonominin bir parçasını oluşturur.
Tunus, yaklaşık 70 yıl boyunca Fransız sömürgesi olarak varlığını sürdürdü ve 1956 yılında bağımsızlığını ilan etti. Ancak, bu tarihten itibaren ülke, bir süre boyunca otoriter bir yönetim altında kaldı. Habib Burgiba’nın 30 yıllık yönetiminden sonra, Zeynelabidin bin Ali’nin çeyrek yüzyıl süren iktidar dönemi boyunca toplumun siyasal kararlara etkisi oldukça sınırlıydı. Tunus’un bu siyasi atmosferi, “Arap Baharı” hareketinin patlak verdiği dönemde gerilimi artırdı. Arap Baharı sürecinde küresel sistemin manipülasyonları net bir şekilde görülebilir, ancak mevcut durumun bu manipülasyonlara zemin hazırladığı da açıktır.
Arap Baharı’nın ardından Tunus’ta ortaya çıkan kaotik ortamda, En-Nahda hareketi ülkenin en etkili toplumsal yapılanması haline geldi. 2011 yılı Ekim ayındaki seçimlerde En-Nahda, %40’lık bir oy oranı elde etti. Ancak, sonraki süreçte Tunus’un Mısır gibi bir sürece doğru evrilebileceği endişesiyle, En-Nahda’nın ortaya koyduğu siyasi çözümler sayesinde ülkede görece bir istikrar sağlanabildi. Ancak, siyasi istikrarın ve halk ile yönetim arasındaki bağın güçlenmesinin zaman alacağı ifade edilebilir.